27 Mayıs 2007 Pazar

kendimden uzaklaşmak istiyorum..

kendim gibi bi arkadaşım olsaydı eğer, başta yadırgardım heralde.ama sonra alışırdım gibi geliyor..onu başta anlayamazdım ama onu anlamaya da alışırdım sanki..
bazen ciddi ciddi soruyorum deli misin kızım sen?niye söylüyosun ki değer verdiğini,önemsediğini,sevdiğini,sinir olduğunu,anlayamadığını..vs insanlara..
onlar içlerinde saklamaya alışmışlar düşüncelerini,sus söyleme işte;öteki oluyosun.beni anlayan
bi ,öğrencilerine carpe diem'i aşılayan "Profesör Keating" ;bi de ateş böcekleriyle dans eden "gülseren" var.ama onlarda gerçek değiller ki..
anlaşılamıyorum,hissettiklerimi söylemem batıyo insanlara.yadırgayın beni,hatta evet devam edin deli misin demeye,işe yarıyor bakın sorgulamalarınız;kendimden uzaklaşmak istiyorum..
keşke'lerim olmasın diye böyle olduğumu sanıyordum,ama şimdiden birsürü keşkem oldu sayenizde..
kendimden uzaklaşmam için hadi biraz daha yardım edin bana.biraz daha korkun düşüncelerimden,söylemek istediklerimden,hissettiklerimden,saçmalamalarımdan..
ya da siz beni boşverin,dokunmayın bana;düşerken, kafamda ki birsürü keşke'lerim ve soru işaretleri'mle aşşağıya..

25 Mayıs 2007 Cuma

teşekkür ederim..

iki yıl önce,kadıköyde dershaneye yetişmek için koşuştururken;bi çocuk, elime ömer hayyam şiiri tutuşturmuştu.ozaman okuduğumda şimdi ki kadar ilgilendirmemişti beni.dün gece buldum bu şiiri,o çocuğa çok teşekkür ediyorum,burdan;tam da şu sıralarda ihtiyacım olan bu dörtlüğü elime tutuşturduğu için..

DAKKA ŞAŞMA
şu olan biten var ya,boş ver ona.

taş yağsın isterse,çok sürmez.
dakka şaşma dakka,yaşamaya bak.
ne geçmişi düşün,ne gelecekten kork.

ömer hayyam

yokla ceplerini..

okuduğum ilk hikaye kitabının kahramanı gibi;noel gecesi,noeli aileleriyle kutlayan yaşıtlarımın evlerinin camlarından bakarak ortak oluyorum mutluluklarına.sonra uzanıyorum karların üzerine,satmam gereken tüm kibritlerimi tek tek yakmaya başlıyorum.yaktığım her kibritte başka başka hayallerimi yaşıyorum..

ilk kibritte;aşık olmak gibi bencil bi hayalim var..
ikinci kibrit;beni çocukluğuma,kartalda ki çay bahçesinde her hafta izlemeye gittiğimiz kukla ercan'a götürsün n'olur.ercan'ın arkadaşı yaramaz çocuk hep korkuturdu ablamla beni,söz bu sefer ercan sahneye çağırdığında korkmadan gidicem yanına.bir de,ailece gittiğimiz o parkta ki,şipşak çektirdiğimiz o an'a dönelim.ablamla en önde elele tutuşmuştuk;arkada annemle babam vardı hani..
üçüncü kibrit;beni bu yaz'a götürsün.kil toplamaya gidelim yine,yine dolduralım çuvallara o arpaları,yine kayısıları kurutmak bana kalsın,mızmızlanırım ama yaparım.üzüm çalsak eskisi gibi,mısır pişirsek,su taşısak,yazı'da piknik yapsak,dedemin elmalarını koparsak;ama dayımla birlikte.dayımsız hepsi zevksiz gelir bana şimdi..
dördüncü kibritimi emine için harcıyorum.onu kullandığı sinir haplarından kurtarabilsem,bir yıl önce üzerinde tepinmiş olan o dört yaratığı hayatından silerek..
beşinci kibrit hastalara;hastanede yer kalmadığı için açık yaralarıyla taburcu edilmek zorunda kalan,pahalı ilaçlarını alamayan,çaresiz hastalıkları ölümlerine neden olan hastalara..
altıncı kibrit dünya pisliklerine;ırkçılıklara,sürgünlere,işkencelere,idamlara,sömürülere,öldürülenlere,vicdansızlıklara olsun..

kibritlerim bitti;ama hikayenin aksine cesedimi bulanlar olmayacak ertesi gün,uzandığım karlar üzerinde..

23 Mayıs 2007 Çarşamba

bir rüya ki,orda hep şarkılar vardı..

içeriye adım atar atmaz,dünyanız değişiyor.duvarların rengi ,kirden ve nefesten grileşmiş,açık mavi.odanızın kapısını zorlamanız gerekiyo,açıp kaparken.yatak çarşafları değişmemiş,üzerine uzanmanız için görevliyi beklemeniz lazım.eğer odanız üç kişilikse şanslısınız,daha az karbondioksit,daha az ses,daha az refakatçi;ama sekiz kişilik odalardan birine düşmüşseniz,telefonunuz bile çalınabiliyor!.
ameliyat saatini beklemek stresli ve yorucu biraz;yarasına pansuman yapılan oda arkadaşlarınızın derin derin iç çekişlerini duydukça hele..
işte geldi hemşire;biraz asabi biraz ters galiba,gelir gelmez bağırdı millete.zaman ameliyat zamanı.hazırlan bakalım,hadi kolay gelsin.kafanda bone,üzerinde kolu biraz yırtılmış bi önlük.uzansana demirleri pas tutmuş şu sedyeye..
korkuyla bakma gözlerime anne,kötü oluyorum..
ameliyathanenin önü tıklım tıklım,ne oturucak bi sandalye var,ne de bekleyebilinecek bi salon.al işte katlandı mı iyice stresin.zamanda geçmez oldu,canın yanmıyordur umarım anne..
aralandı ameliyathanenin kapısı,çıkıyor mu ne?çıktı evet.
odamıza geldik,hadi siz gidin baba,gerisini ben hallederim..
sen şimdi uyu anne,ben burda oturuyorum.(burda oturuyorum dediğim yer,kıçımın bi daha kalkmamak üzere yapıştığı demir bi sandalye..)uyumamam lazım..

3 Mayıs 2007 Perşembe

eğer siz de uslu çocuk olursanız,şirinleri görebilirsiniz..

Çok özendim şirinler köyünün,bi şirini olmaya.
şirine olmayı hiç istemezdim;şirine hem çok seksi hem de çok aptal gelirdi bana,bi de gereksiz iyiydi.hep düşünürdüm ;bu kadar şirin bir olup,şirine'ye neden tecavüz etmezler diye.ben alışmıştım haberlerde,tecavüz edildikten sonra boğazı kesilmiş hemcinslerimi izlemeye.şirine gibi mini etek giymeye de çok özenirdim;ama sokakta ki hayvanca bakışlara,çekilen her sigara nefesinin üzerime üflenmesine direnemedim çok fazla..
süslü şirinden,güzellik sırları hakkında ipuçları almak isterdim.ondan gözaltı torbalarım ve burnumda ki sivilcelerime çözüm bulmasını isterdim.şirinlerin;süslünün eşcinselliğini bukadar yadırgamamalarına şaşırdım sonra,yine haberlerden okadar alışmıştım ki tarlabaşında ki travestilerin itilip kakılmasına.eşcinsel bi arkadaşım olsun istiyordum hep;süslü şirindi benim eşcinsel arkadaşım.bi günlüğüne köyünden alıp,insanların ayıplayan bakışlarına rağmen onunla gezmek isterdim kolkola.
aşçı şirine,çırağın olabilir miyim?diye sormak isterdim hep.şirinçilekli pastalarından tattırır mı diye.ondan şirin tatlılarının tarifini duymayı çok isterdim.okadar kolay,okadar tatlı gözüküyorlardı ki.
güçlü şirinle tanışmayı çok isterdim;o köyde bulunmayı,onunla aşk yaşamayı hayal ederdim hep.her bölümünü şirine'yle aşk yaşayacaklar diye korkuyla izlerdim.o, her odunu kaldırışında heyecanlanırdım.iğrenç dövmesi bile çekici gelirdi bana.
şakacı şirinle arkadaş olmak isterdim.onunla yeni ve başka başka şakalar keşfedebileceğimize inanırdım.
mezuniyet elbisemi,terzi şirinin dikmesini isterdim.annemin evde fazlalık gördüğü kumaşları bile biriktirdim ben,terzi şirin elbisemi yaparken kullansın diye.
gözlüklü şirini hiç sevmezdim.çok vardı etrafta gözlüklü gibi adamlar.onu izlemeyi en sevdiğim sahne,köyden dışarı kafasının üzerinde fırlatılmasıydı.gereksiz ve çok konuşanları sevmem zaten.hocalar,politikacılar,karşı komşumuz vs..dedim ya;çok var gözlüklü gibiler.
bilgili ya da dahiydi adı.anlayın işte,kulağının arkasında kalem olan ve sürekli bişeyler icat eden şirini taktir ederdim hep.rastladığımda,ondan benim için,salça açacağı yapmasını istemeyi düşünürdüm.
şirin babanın ellerinden öperdim heralde görseydim.her şeyi farkettiği ve her şeye çözüm bulduğu için ona duyduğum saygıdan bahsederdim.bi de onu sırtında taşıyan o kuşa selam söylemesini isterdim benden.
evet o kuşu çok severdim.onun sırtında gezmeyi çok isterdim.ama şirinlerden daha iri ve daha ağır olduğum için söylemezdim beni de gezdirir misin diye;çünkü kıyamazdım ona.
gargamel'den çok korkardım.ormanda tek dolaşmazdım,gargamel'e rastlamamak için.ormanda ki tehlikelerden,gargamel korkusu koruduğu için sanırım ona bi teşekkür borcum var.
azman'a hem acırdım hem de çok kızardım.neden sanki kullandırttırıyordu ki kendisini gargamel'e.
ben mi?ben mi hangi şirin olmak isterdim.ben,somurtkan şirindim ya da o bendi.ben,kendimi en çok ona yakın hissettim.o her şeyden nefret ettiğini söylerdi;ama severdi, biliyorum.onu görebilseydim eğer,sen benim ruheşimsin derdim.herkes bi adım uzaktı;şimdi neyden nefret ettiğini söyleyecek bu deli diye;ama bi okadar yakınlardı;şirinler köyünün ayıp olsa da olmasa da,yerinde yada değil,doğru yada yanlış olmasına aldırmadan fikrini söyleyen bu şirine.
ben şirinleri bu kadar görmek isteyip,bu kadar onlardan hissedip;uslu çocuk olmaya adamışken kendimi.onları bi kere olsun görememek kahrediyor beni.
ya ben uslu bi çocuk değilim;ya da arkadaşlarım,dostlarım,kardeşlerim,mavi renkli kahramanlarım gerçek değiller..