12 Ekim 2007 Cuma

bi ileri,bi geri..

hiç gölge oyunlarını izleyemedim.eğer izleseydim;karşı apartmanın duvarına vuran ağaç gölgelerinin,rüzgarla dansına benzeyip benzemediğini anlayabilirdim..
bayramları sevmiyorum.yeni bayramlıklarla,tanımadığı akrabalarıyla şapur şupur öpüşen insanların;şenlenen kahkahalarına anlam veremiyorum bir türlü..
o'nun sesini bilmiyordum;anlatılanlara göre topun duvara hızla çarpmasıyla çıkan sesle aynıymış..
düşünsenize ne tuhaf.mahalledeki yaramaz çocukların topları,kazara sizin duvarınıza çarpıyor.çıkan sese anlam veremeyip,dışarı çıkıyorsunuz;ki ne göresiniz:
babasız geçirilen ilk bayram,
onsuz seçilen ilk bayramlıklar,
ve;uzatılan çikolatayı almak için bi daha uzanmayacağını bildiğin;nasırlı,tırnakları yenmiş baba eli..
sesi soluğu çıkmayan toprak yığınını,bayram dolayısıyla ziyaret etmek;
yine sebebinin bayram olduğu;-evimize gelmelerini hiç bi zaman istemediğim,-aile dostlarımızın ve akrabalarımız!.'ın ziyaret ihtimalleri için yaptığımız temizlik kadar;
saçma ve gereksiz..
bazen kendi yazdıklarımı okuyacak cesareti bulamıyorum kendimde;
sarhoş bi bünyenin,kustuğunu avuçlaması kadar korkunç bi olay..

1 yorum:

uyku dedi ki...

Tuhaf dünyanın, alaca renklerle dolu devasa boşluğunu doldurdu belki de...
Başkalarının yüreklerini,gönüllerini,göz zevklerini temiz tutabilmek için yapılan temizlikten daha mı mantıklıydı,o sesi tanımamızı sağlayan eylem?...
Son tahtayı kırıp,bi kutu çikolatayla karşımıza geçmesi belki de en mantıklı ve en güzel olanı...İhtimaller için yapılmayan bir eylem ne de olsa!...

Duyguları ifade etmek,hatta bunun ötesinde duygulara tercüman olabilmek zor iş..Zoru başarıyosun.Her zamanki gibi...

Bitirirken de bana eşlik eden şarkının sözlerini paylaşayım dedim, ee ne de olsa şu günlerde hayatımın her alanında hissediyorum bu sözleri..Buyrun;
"varamaz dokunamazdı elim umutsuz yarasına
biliyorum kavuşmak imkansız anlıyorum yaşamalıyım sensiz
tek başına tek başına..."